9 Mart 2016 Çarşamba

Adnan menderes hayatı ve siyasi kişiliği


Adnan menderes hayatı ve siyasi kişiliği


Adnan menderes hayatı ve siyasi kişiliği
Türk siyasetçisi (Aydın 1899-Imranli adsi 1961). İzmir’in ünlü ailelerinden Kadızadelerden İbrahim Ethem Bey’in oğlu olan Adnan Menderes, Birinci Dünya Savaşı sonlarında yedek subay olarak askere alındı. Kurtuluş Savaşı’nda Ege’nin çeşitli yerlerinde çarpışıp, 1930’da Fethi Okyar’in kurduğu Serbest Cumhuriyet Firkasi’na üye oldu ve partinin il başkanlığına getirildi. Partinin kapatılması üstüne CHP’YE geçerek, Aydin milletvekilliğine seçildi (1931).

Adnan menderes hayatı ve siyasi kişiliği

Milletvekilliği yıllarında Ankara Hukuk Mektebini bitirip, 1945’te Saraçoğlu hükümetinin toprak reformu tasarısını inceleyen geçici komisyonda görev aldı ve düşüncelerini açıkladıktan sonra komisyon üyeliğinden istifa ederek, tasarıyı mecliste eleştirdi. Sonra Celal Bayar, Refik Koraltan ve Furkan Köprülü’yle CHP tüzüğünde ve bazı yasalarda değişiklik yapılmasını rejim demokratlaştırılmasını öneren Dörtlü Takriri imzaladı. CHP grubunun taktiri reddetmesi üstüne görüslerini başında savunup, Köprülü ve Koraltan’la birlikte partiden çıkarıldı. Bayar’ın da önce milletvekilliğinden, sonra CHP’den istifa etmesi sonucunda, birlikte kurdukları (7 Ocak 1946) Demokrat Parti’den Kütahya milletvekilliğine seçilip, yeni partinin Bayar’dan sonraki ikinci adamı haline geldi. Demokrat Parti 14 Mayıs 1950 seçimlerinde iktidara gelince, başbakanlığa atanıp, on yıl süreyle DP iktidarının tek başkanı oldu. Bu dönem süresince içte bazı yatırım tasarıları yapıldı; birçok baraj kuruldu, büyük kentlerde, özellikle İstanbul’da bayin dirlik çalışmalarına girişildi; çeşitli üniversiteler açıldı. Ama bu geniş yatırımlar tasarısı, bir yandan da, dış borçların artmasına, ülkenin yabancı sermayeye açılmasına, enflasyon belirtilerinin ortaya çıkmasına yol açtı. Dista da Türkiye, Kore Savaşı’na katılıp (20 Temmuz 1950), NATO’ya üye oldu (18 Ocak 1952); Türkiye, Yugoslavya, Yunanistan arasında dostluk ve işbirliği anlaşması (28 Şubat 1953), Balkan Antlaşması ( 9 Ağustos 1954), Bağdat Parkı (20 Şubat 1955), Kıbrıs konusunda Zürich (11 Şubat 1959) ve Londra (19 Şubat 1959) antlaşmaları imzalandı. Bu dış siyasetin bazı olumsuz sonuçları da ortaya çıktı: Kıbrıs sorunu, antlaşmalara karşın çözülemedi; NATO antlaşmasının yol açtığı ikili antlaşmalar çeşitli tepkiler doğurdu; Arap ülkeleri Bağdat Paktı’nı eleştirdi.
1954 yılında yapılan seçimlerde DP, 1950 seçimlerinden daha çok oy alarak tam bir zafer kazandı; ama seçimleri izleyen 1955 yılı, ağır iktisadi bunalımlara başladı. Üstelik, birçok yolsuzluk iddiaları ortaya atıldı ve aydınlar arasında Demokrat Parti ile Menderes’e karşı tepkiler başladı. Sol görüşlerin temsilcileri, Menderes’in 1946’da başlayan halk hareketini burjuva sınıfı yararına soysuzlaştırdığını, Adnan Menderes’in büyük burjuvazinin ve toprak ağalarının temsilcisi olduğunu ileri sürmeye başladılar; parti içinde de görüş ayrılıkları belirdi. Ama 19 Kasım 1955’te Demokrat Parti’den kopanların Hürriyet Partisi’ni kurmalarına ve bütün muhalefet partilerinin “güç birliği” yapmalarına karşın, DP, 1957 seçimlerini de kazandı. 1958’de iktidar-muhalefet çatışması meclisten ülkenin her yanına yayıldı. Bu arada Kıbrıs’la ilgili antlaşmayı imzalamak için Londra’ya giden Adnan Menderes’in uçağı düştü (17 Şubat 1959); sonra, birçok yerde (Uçak, Çanakkale, Tokat, Yeşilhisar, Topkapı) olaylar çıktı. 18 Nisan 1960’ta bu komisyon yetkileri, parti ve gazete kapatmaya, tutuklama kararları almaya kadar genişletildi. İstanbul (28 Nisan) ve Ankara’da (19 Nisan ve 5 Mayıs) üniversite gençliği, komisyona ve yeni yasaya karşı büyük gösteriler düzenleyince, hükümet sıkıyönetim ilan etti. 221 Mayıs’ta Harp Okulu öğrencilerinin Ankara’da bir yürüyüş yapmalarının ardından, 27 Mayıs’ta Türk Silahlı Kuvvetler yönetime el koyduğunu açıkladı (Bk. MAYIS HAREKETİ, 27). Adnan Menderes Eskişehir’de cumhurbaşkanı, hükümet üyeleri ve milletvekilleri Ankara’da tutuklanarak, Yassıada’ya götürüldüler ve yargılanmaya başlandılar Adnan Menderes Yüksek Adalet Divanı tarafından on altı ay süreyle yargılandıktan sonra, Fatih Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’la birlikte ölüm cezasına çarpıtıldı. Milli birlik Komitesi’nin cezayı onaylamasından sonra 17 Eylül 1961’de çıkarılan yasayla, hüküm giymiş bütün öbür Demokrat Parti üyeleriyle birlikte saygınlıklarının geri verilmesinden sonra, 17 Eylül 1990’da naaşı (Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın kilerle birlikte), İstanbul’da yaptırılan anıtmezara aktarıldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder